Bir Ali Karaavcı Vardı.
BİR ALİ KARAAVCI VARDI
Yıl 1985 Öğretmenevinde arkadaşlarla otururken Lisede Edebiyat öğretmenim olan şu anda Atatürk Üniversitesinde Öğretim üyesi görevini sürdüren Feridun Alper bir grup arkadaşıyla beraber içeriye girdiler ve genişçe bir masaya oturdular. Hocamla bir ara göz göze gelip selamlaştık. Masadan kalkıp yanlarına gittim. Hoş geldiniz deyip saygılarımı ilettim. Hal hatır sorulduktan sonra bana Akın vaktin varsa bir satranç oyna da seyredelim dedi. Hocamın ricasını kıramazdım. Yan masadan satranç takımını getirdim. Karşıma derbeder kıyafetli kirli sakallı-o günlerde kirli sakal hiçte hoş karşılanmazdı-üzerine birkaç beden büyük palto giyinmiş, ortaya yakın boylu, zayıf çehreli ama tatlı tatlı gülümseyen biri geçti. Hocamın arkadaşları üniversite hocalarından oluşuyordu. Böyle bir gurubun içerisinde görünüş itibariyle aykırı bir şahsın bulunması garibime gitmişti.
Oyuna başladık. Açılışı sistemli yapmaya çalışıyordum. O tarihlerde gençler arasında kendimi ispatlamış, Erzurum da öğretmenler arası bir turnuvada da il birincisi olmuştum. İyi bir oyun oynamalıydım, hocamın övgü dolu sözlerini hak etmeliydim. Rakip alışık olmadığım stilde oynuyordu. Hatta stilsiz de denilebilir. Çok dağınık ve pervasızca saldırıyordu. Oyun ortasına girmiştik şaşkınlığım iyice artmıştı. Rok kanadına yaptığı saldırılar da elim kolum bağlanmıştı. Bütün figürlerim kilitlenmişti. Rakibin piyon zincirini kıramıyordum. Beklenen bitirici hamleler dizisine başlamıştı bile. Hesabıma göre üç hamle sonra mat olacaktım. Rakibin tavırlarını ara ara kontrol ediyordum. Davranışlarındaki tepkilerin farklılaşmaması beni ayrıca meraklandırıyordu. Bir ara terk etmeyi düşündüm sonra vazgeçtim. Artık oyunun denetimi tamamen eline geçmişti…Sonra o ilginç şey oldu. Mat hamlelerine girmesi gerekirken anlamsız bir hamle yaptı. Biraz da olsa ümitlenmiştim. Bu anlamsız hamlelerden birkaç tane daha yaptı. Rahatlamıştım. Oyun açılmıştı. Hücum sırası bana geldi. Atak oynadım fakat oyunu kazanamadım. Sonuç berabereydi. Bu garip insana teşekkür ettim. Feridun hocamdan izin isteyerek masadan kalktım. Oradan uzaklaştıkça sanki öğrenmem gereken pek çok şeyden de uzaklaşıyormuşum gibi bir his kapladı içimi.
Ertesi günü dar ettim. Öğretmenevinde Feridun hocamı görünce yanına giderek sabırsızlıkla konuyu açtım ve sordum.
-Hocam o satranç oynadığım kimdi?
-Ali Karaavcı’ydı.
-Ne iş yapıyor?
-Ziraat mühendisi ama esnaflık yapıyor. Aynı zamanda felsefeyle de ilgili bir insan yazdığı bazı eserleri yayınlandı.
-Oyunda merak ettiğim bir şey oldu. Beni mat etmeye üç hamle kalmışken neden o gereksiz hamleleri yaptı?
_Bak Akın Satranç sporunu yeni öğreniyorsun. Kat etmen gereken pek çok merhale var. Satrançta bilimsel yaklaşımları öğrenmen ve kendini geliştirmen çok güzel ama bununla birlikte kazanılması çok zor olan şeyler de var. İşte bunlardan birisiyle dün karşılaştın. Ali Bey oyunda kazanmak üzereydi. Daha doğrusu kazandığını gördü oyunu seyreden pek çok kişinin huzurunda seni yenmesinin senin üzerinde oluşturacağı olumsuzluğu anladığı için geri çekildi. Senin rahatlaman ve bir şeyler yapman için ortam hazırladı. Sonuçta oyununuz berabere bitti. Yani kısaca seni hiç tanımadığı halde, senin de kazanmanı istedi. İşte satrançta geliştirilmesi ve alışkanlık haline getirilmesi gereken en zor şey budur.
Daha sonraları Ali Karaavcı’yla pek çok sefer satranç oynadım. Onun bilgeliği karşısında her zaman eğildim. Onun Dünyaya karşı pervasızlığı karşısında da. Keşke hayatta olsaydı da bizlere dersler verseydi ötelerden öteye. Ona Allahtan rahmet diliyorum. Kaybettiklerimizi kaybetmememiz dileğiyle.
Satranç Sporcusu
Akın Yayık